“Saraylar Saltanatlar Çöker / Kan Susar Bir Gün / Zulüm Biter / Menekşeler De Açılır Üstümüzde / Leylaklar Da Güler / Bugünlerden Geriye / Bir Yarına Gidenler Kalır / Bir De Yarınlar İçin Direnenler” Dizelerinin Nâzım Hikmet’e Ait Olduğu İddiası Doğru Değil. Dizeler Adnan Yücel’e Ait
Bugün, bizzat kaleme aldığı şiirler kadar kendisine ait olmadığı hâlde adına atfedilen dizelerle de ön plana çıkan bir şairimizden bahsedeceğiz: Nâzım Hikmet. (15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963)
Nâzım Hikmet’e ait olduğu sanısıyla paylaşılan dizeler şu şekilde:
“Saraylar saltanatlar çöker
Kan susar birgün
Zulüm biter
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler.
Bugünlerden geriye,
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar için direnenler.”
Dizeleri Nâzım Hikmet imzasıyla aktaran sosyal medya kullanıcılarından birkaç örnek:
Söz konusu ifadeyi şairin fotoğrafıyla birleştirip paylaşanlar da mevcut:
Dizelerin şaire ait olup olmadığı hususunda “gerçek” bir kaynak gözetmeyen ya da araştırma lüzumu duymayan (“sözde”) okurlar, iddianın yaygınlaşmasına sebep olmuş gibi görünüyor.
İddiaların aksine dizeler Nâzım Hikmet’e ait değil.
Nâzım Hikmet, hem yaşamıyla hem de kaleme aldığı şiirleriyle kavganın, ümit etmenin ve direnişin edebiyattaki en mühim sembollerinden biri olsa da bahse konu olan dizeler kendisine ait değil.
Şairin tüm şiirlerinden oluşan YKY baskılı Bütün Şiirleri’ni taramamıza rağmen mezkur dizelere dair bir iz bulamadık.
Daha evvel, yine şaire atfedilen “Yok Öyle Umutları Yitirip Karanlıkta Savrulmak. Unutma Aynı Gökyüzü Altında Bir Direniştir Yaşamak” sözünü incelemiş ve Nâzım Hikmet’e ait olmadığını aktarmıştık. İncelemede vurguladığımız gibi Nâzım Hikmet’in, şiirlerinde “direnmek” kelimesini tercih etmediği biliniyor. Şairin, bu fiil kökünden türeyen -direniş gibi- kelimelere dizelerinde yer vermediğini yaptığımız taramalarla tespit etmiştik.
Dizelerin sahibi Adnan Yücel.
Bahsi geçen dizeler, Adnan Yücel’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” isimli dokuz bölümden oluşan uzun şiirinden alıntılanmış.
Esasen oldukça bilinen, bilhassa sıkı şiir okurlarının aşina olduğunu düşündüğümüz bu şiirin, yalnızca adıyla dahi bir inancın/ mücadelenin yankısı ve sloganı olduğunu söylemek mümkün.
İncelemeye konu olan dizeler, şiirin 8. bölümünde yer alıyor:
“Saraylar saltanatlar çöker
Kan susar bir gün
Zulüm biter
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler
Bugünlerden geriye
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar adına direnenler
Yine bir kırbaç öfkesidir yaşanan
Bozbulanık çıldırma vakti gecenin
Bütün gözlerden uzak
İnancın sesidir kan uykularda
Sabrın dili
Ve güneşin sözüdür konuşulan
Korkunun faydası olmaz ölüme
İşte paramparça edilen sevgiler
Ve içimizde yeşeren güzellikler
Çırpınıp duruyor saklı sancılarda
Kuşlar mı gömülüyor karanlıklara
Karanlıklar mı tükeniyor kanatlarda
Ey ömrünü destan gibi yürüyenler
Yaşayan kimdir gerçekte
Ölen kim
Yaşarken bile tükenenler mi
Yılgın yılgın düşenler mi
Yoksa çekilip tarihin burçlarına
Bayrak bayrak ölümsüzleşenler mi
Onlar ki bir yeraltı nehridirler
Her gün bin beladan kurtulur
Bin engelden geçerler
Bazan durulur
Yayılır
Gerinirler
Bazan coşar
Kabarır
Köpürürler
Karalarda görünmeden kimselere
Denizlerde güneşi gösterirler
Okul yolunda bir öğrenci
İş yerinde bir grevcidirler artık
Okunan kitapta
Yazılan defterdedirler
Yükselen bilinçte
Ve eriyen cevherdedirler
Yer altında o nehirler – o nehirler
Bozbulanık çıldırma vakti gecenin
Günün alnında bir yara
Bir yara daha
Vuruyor kendini sesten sese
Kulaktan kulağa
Falakalara dayaklara
Elektriklere coplara karşı
Kollardan ve bacaklardan
Durmadan askıya alınmalara
Günlerce aç susuz
Ve uykusuz bırakılmalara karşı
Ne olur yarına doğru bir adım
Bir adım daha
Sanki demir leblebiler
Yiyenin dişin dökerler
Ölüme güler geçerler
Yer altında o nehirler
O nehirler
Körkütük sarhoş vakti gecenin
Çırılçıplak soyulmalara
Kış günleri soğuk sulu duşlara
Kum torbalarına
Ve intihar numaralarına karşı
Irza tecavüzlere
Sahte idamlara
İçirilen sidiklere
Ve tuzlu sulara karşı
Her yeri kan ve irin kokan
O ilk çağlı mezbahalara karşı
Ne olur yarına doğru bir adım
Bir adım daha
Cellat yazar konuşmadı
Hain kızar yanaşmadı
Dostlar güler ki şaşmadı
Yer altında o nehirler
O nehirler
Körkütük sarhoş vakti gecenin
Bütün çabalar sonuçsuz
Çiçek açmış yaralar
İnançlar sonsuz
Şafağın yüzünde bir bayram
Gürültülü bir zafer sevinci
Her şey denenmiştir
Ama hiçbir şey söylenmemiştir
Gecenin kudurma vaktinde bile
Yarına doğru bir adım
Bir adım daha gidilmiştir
Ne mutlu çocuklarına dünyanın
Kentlerine – sokaklarına
Bahçelerine – kırlarına
Ağaçlarına – kuşlarına ne mutlu
Ki bütün acılar ışıklarla süslenmiştir
Ve acının böylesi
Bizde hep mutluluk bilinmiştir
Onlar ki her an yanıbaşımızda
Ne kaçtılar ne göçtüler uzaklara
Dalgalarla tüllenen kıyılarımızda
Baharımızda yazımızda
Biz oldular
Karıştılar kalabalığımıza
Şimdi sabahın her ala şafağında
Doludizgin koşan
Çağlayanlar gibiyiz o sulara
İşte ihanet kurbanları
İşte yüzümüzde güneş
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”
Adnan Yücel’in ilk baskısı 1986’da (Yurt Kitap) yapılan beşinci kitabının ismi bu ünlü şiiriyle aynı adı taşıyor: Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek.
Şiirden kısa bir bölümün Adnan Yücel tarafından seslendirildiğini görüyoruz:
Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiiri, hem Mehmet Celal tarafından hem de Çağdaş Türkü ve Dalga gibi müzik gruplarınca bestelenmişti.
Dalga’nın 1994 tarihli albümünün adı da “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adını taşıyor.
Dalga tarafından bestelenen şarkının sözleri:
“Aşksız ve paramparçaydı yaşam
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğinde
Bir kavganın güzelliğindesevdim
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğindesevdim
Bin kez budadılar körpe dallarımızı
Bin kez kırdılar.
Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
İmgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
Ey herşey bitti diyenler
Korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğinde sevdim
Bin kez korkuya boğdular zamanı
Bin kez ölümlediler
Yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
Yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz”
Şiirin Çağdaş Türkü tarafından yapılan bestesi, 1999 tarihli Bekle Beni (Delikanlı’ya) isimli albümde yer alıyor.
Çağdaş Türkü’nün bestesinde sözlerin daha farklı olduğunu görüyoruz. Sözler, şiirin çeşitli bölümlerinden alıntılanarak bestelenmiş:
“Yağmura susamış sabahlarla çoğalır
Törenlerle dikilirdik burçlarınıza
Türküler söylerdik hep aynı telden
Hep aynı sesten, aynı yürekten
Ol sevda ki bizde bir murattır
Yılgınlığa karşı direnci söyler
Hep aşkla temizler yüreğimizi
Dudaklarımızda kirlenmez türküler
Ey aç memelerin dirençli çocukları
Ey bir sesin yankısında kalanlar
Ey terini toprağa katan ustalar
Ey bağrımıza bastığımız deli sevda
Siz ki anlardınız o aşkın dilinden
Uzak da olsa bir umut adına
Siz ki bilirdiniz coşkuyla sevmesini
Gelecek uğrunda ölürcesine
Kızgın bir demiri dövercesine
Ve tarihin en güzel yapraklarını
Güneşin parmağıyla çevirircesine
Siz bilirdiniz, siz bilirdiniz sevmesini
Zora direnirken yüreklerde söylenen
O büyülü şarkılar sustu bilinsin
Ve hatta demiri çürüten bilekler
Mühürlendi gün ve güneş denilsin
Siz de bilirsiniz o kır çiçeklerini
Özgürlük renginde sevgiye açarlar
Hangi rüzgar dağıtırsa dağıtsın
Düştükleri yerde yeniden çoğalırlar
Sabrın çiçeklerini açtığı yerden
Asla kapanmaz yaşanan defter
Çünkü tarihin en güzel yerinde
Son sözü hep direnenler söyler”
Şiirin Mehmet Celal tarafından bestelenen versiyonu ise,1999 tarihinde yayınlanan Fırtınadan Önce isimli albümde bulunuyor.
Şarkının sözleri, yine şiirin farklı kısımlarından alınan dizelerden oluşuyor:
“Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Yüceliğinde buldum
Bir kavganın güzelliğinde sevdim seni
Bin kez budadılar körpe dallarımızı
Bin kez kırdılar budadılar
Daha sürüyor o kavga ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Bitmedi sürüyor o kavga
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Bir bir çekilirken teslim bayrakları
Teslim bayrakları
Göçmelerle tozarken Avrupa yolları
Durdu bir avuç yiğit
Bir tutam kır çiçeği
Girdiler zulüm tufanına
Daha sürüyor o kavga ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Bitmedi sürüyor o kavga
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Onlar ki bir ayrıkotu tarlasında
Ayrık otu tarlasında
Bir tutam çiçektiler, bir tutam çiçek
Ve en dayanılmazında tufanların
Adlarını bile söylemediler”
Şiirle aynı adı taşıyan, Gezi Parkı Direnişi’nin konu edildiği 2014 – Reyan Tuvi imzalı “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” isimli belgeselde Mehmet Celal’in bestesine rastlıyoruz. Belgeselin finalinde şarkıyla beraber, incelemeye konu olan dizelere de yer verilmişti.
Mehmet Celal, en çok bu bestesiyle bilinse de mezkur şiirden aynı isimle bestelediği iki şarkısı daha var.
Mehmet Celal tarafından bestelenen ikinci parçanın sözleri:
“Yekpare mermer dediler adlarına
Ki her yerleri çamurla sıvanmış
Donmuş sanki üstlerinde sesler
Türküler bir ıslıkta yarım kalmış
Bazen kıyılarda çığlık çığlığa
Bazen doruklarda sessiz
Karanlığın silinişiydiler oysa
Sessizliğin tükenişiydiler
Ölüm oruçlarına dalıp gidenler
Yekpare mermer dediler adınıza
Sularla birlikte aşıp çağları
Güneşle birlikte yükseleceğiz
Yeni doğumlarla, yeni sevinçlerle
Zafere dek yürüyeceğiz
Öyle yalansız, öyle içten
Tepeden tırnağa maviydi her şey
Kara, kapkara kirli bir mavi
Hele damatlıklar ve gelinlikler
Renklere zulüm bulaştığı bir anda
Öyle kısır değildi dirençleri
Boğulmasın diye çöllerde nehirler
Ve bir adım daha atılmasın diye geri
Kanlarıyla yıkadılar gelinlikleri
Ey her şeye bitti diyenler
Bir selamımız var bugünün yarınına
Belki yenik, belki yorgun
Ama umutlu ama soluklu
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler
Enginleri savunan yoktu sanki
Nehirleri duyan yoktu başka
Taşlarla söyleştiniz her sabah
Yapraklara sordunuz kendinizi
Ve ıslak beton çıplaklığında
Karanfiller kokladınız topraktan
Her kokuda bir daha
Bir daha dirildi vurulanlar
Ölüm oruçlarına dalıp gidenler
Yekpare mermer dediler adınıza
Sularla birlikte aşıp çağları
Güneşle birlikte yükseleceğiz
Yeni doğumlarla, yeni sevinçlerle
Zafere dek yürüyeceğiz
Öyle yalansız, öyle içten
Ey bugünden yarınları görenler
Yekpare mermer dediler adınıza
Kavganın kuraklığında denizleşir iken
Aşkın sularında sonsuzlaşırken
Gecenin karnında gündüzleşirken
Ölüm oruçlarında şiirleşirken
Ve kuraklığın yetmişbeşinci gününde
Bahçeler dolusu çiçekleşirken
Ey her şeye bitti diyenler
Bir selamımız var bugünün yarınına
Belki yenik, belki yorgun
Ama umutlu ama soluklu
Ne kırlarda direnen çiçekler
Ne kentlerde devleşen öfkeler
Henüz elveda demediler”
Üçüncü şarkının sözleri ise şöyle:
“Sen ki bilirsin kır çiçeklerini
Hangi rüzgar dağıtırsa dağıtsın
Yeniden çoğalırlar
Ve bir gün güneşin suları öptüğü zaman
Özgürlük renginde sevgiye açılırlar
Toprağın ilk sancısından beri
Kaç ihanet gördüler
Kaç güzelliği kurban verdiler
Ne yıllar tükendi ne baharlar
Belki yorgun
Belki yenik
Belki yaralı
Bitmedi daha sürüyor ve sürecek o kavga
Gözleri bağlı bir karanlıkta
Belki susulacak
Hiç konuşulmadan yaşam savunulacak
Belki de bir zaman usta bilinenler
Çıraklardan önce adlar, adresler sayacak
Kalabalık cehennemi bu yalnızlıkta
Yalnızca direnmeler suluyor çiçekleri
Yılmayan gözler dikiliyor ufuklara
Okuyorlar dayanmanın bitimsiz şiirlerini
Yaşayan kimdir gerçekte
Ölen kim
Yaşarken bile tükenenler mi
Yılgın yılgın düşenler mi
Yoksa çekilip tarihin burçlarına
Bayrak bayrak
Bayrak bayrak ölümsüzleşenler mi
İşte Deniz
İşte Mazlum
İşte Fatih
Bitmedi daha sürüyor ve sürecek o kavga
Belki yenik
Belki yorgun
Belki yaralı
Bitmedi daha sürüyor ve sürecek o kavga”
Şarkıları Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) veritabanında taradığımızda da söz yazarı olarak Adnan Yücel’i görmekteyiz.
Dizeler, Haydar Ertem tarafından Yaşar Kemal’in (6 Ekim 1923 – 28 Şubat 2015) cenaze töreninde okunmuştu:
Bu yorumun kısa bir bölümünü, Saian’ın (Necati Güney Erkurt) Berheva isimli parçasının giriş bölümünde de duyuyoruz:
Yayımlandığı günden itibaren kavganın/ mücadelenin simgesi hâline gelen şiir, protesto ve direnişlerin sesi olmayı sürdürüyor:
Dokuz bölümden müteşekkil bu uzun şiiri okumak isteyenler, bu bağlantıdan şiirin tamamına ulaşabilir.
Adnan Yücel Kimdir?
Şair ve öğretmen. (27 Mart 1953, Elazığ – 24 Temmuz 2002, Adana) Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Yüksek lisansını “Şiirimizde Garip Hareketi” başlıklı tezi ile yaptı. (1980) Çeşitli kurumlarda öğretmenlik yapan Adnan Yücel, 1987 yılından sonra Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şiirleri Yapıt, Sanat Emeği, Yazko Edebiyat, Oluşum, Evrensel Kültür gibi çeşitli dergilerde yayımlandı. 1996 yılında Rotterdam’da düzenlenen şiir festivaline Türkiye’yi temsilen katıldı; şiirleri Felemenkçeye çevrildi.

“Saraylar Saltanatlar Çöker / Kan Susar Bir Gün / Zulüm Biter” Dizelerini Nâzım Hikmet’e Ait Sanan Yazarlar
- Ümit Zileli – Sözcü – 19 Şubat 2019 – “Reddediyorum” (Aynı hatayı Korkusuz’daki 17 Şubat 2022 tarihli “Bu Kömür Karası Film Elbet Bitecek” başlıklı yazısında tekrarlamış):
"Bakın Büyük Şair Nazım Hikmet ne diyor: -Saraylar saltanatlar çöker/ Kan susar birgün/ Zulüm biter/ Menekşeler açar üstümüzde/ Leylaklar da güler/ Bugünlerden geriye/ Bir yarına gidenler kalır/ Bir de yarınlar için direnenler” Hadi yapalım…"
- Melih Aşık – Milliyet – 16 Şubat 2011 – “Basının hali…“
- Sedat Kaya – Haberhurriyeti.com – 14 Şubat 2017 – “Milyonlar VATAN HAİNLİĞİNE devam ediyor hala..“