Bugünkü konumuz, kibire kapılan otoritenin algı körlüğüne dair bir alegori olarak kullanılan “deniz feneri ve donanma gemisi” konulu şehir efsanesi.

 

Bu ünlü şehir efsanesinde göre, bir deniz feneri bekçisi ile bir savaş gemisinin mürettebatı arasında geçen gerilimli bir telsiz konuşması anlatılır. Hikâyede, gemi mürettebatı, deniz fenerine “yön değiştirmelerini” emreder, ancak fener bekçisi ısrarla “sizin yön değiştirmeniz gerekiyor” diye yanıt verir. Sonunda, gemi kaptanı kendisinin “büyük bir savaş gemisi” olduğunu söyleyip tehditkâr bir tavır takınır. Fener bekçisi ise sakin bir şekilde, “Ben bir deniz feneriyim” diyerek geminin aslında bir kayaya doğru gittiğini ima eder.

 

Otorite ve mantığın çatışmasını mizahi bir dille aktaran hikâyenin akışı şu şekilde:

Bir Amerikan savaş gemisi yoğun sisli bir gecede ilerlerken radarında bir cisim fark eder. Radyo iletişimi kurarak diğer gemiden rotasını değiştirmesini ister. Ancak karşı taraf, rotayı kendisinin değiştirmeyeceğini söyler.

Tartışma büyür, Amerikan kaptanı sinirlenir ve son kez uyarır:

“Burası Amerikan Donanmasına ait bir savaş gemisi. Derhal rotanı değiştir!”

Karşıdan gelen cevap ise:

“Anlaşıldı efendim. Ama burası bir deniz feneri. Sizin rotanızı değiştirmeniz gerekiyor.”

Bu cevapla birlikte savaş gemisinin kaptanı büyük bir utançla rotasını değiştirir.

 

Tayfun Timoçin, hikâyeye Hürriyet’teki “Denizlerin ermişleri: Deniz fenerleri” başlıklı 16 Şubat 2019 tarihli yazısında şöyle yer vermiş:

“Bir telsiz görüşmesi…
Telsizdeki ses, karşı tarafı uyarır:
– Burası USS Majesty uçak gemisi (geminin adı uydurulmuş), şu anda 12 mille üzerinize doğru ilerliyoruz. Yol hakkı bizimdir, lütfen rotanızı 10 derece sancağa değiştiriniz.
Karşıdaki ses aldırmaz bir tonla:
– Rotamızı hiçbir yere çeviremeyiz. Siz çevirin.
Amerikan gemisinin telsizindeki ses sinirlenir. Nasıl olur da koskoca Amerikan uçak gemisini umursamazlar!
– Bakın bu işin şakası yok. Derhal rotanızı 10 derece sancağa değiştirin. 12 mille üzerinize geliyoruz. Yoksa çarpışmamız kaçınılmaz.
Karşıdaki ses, umursamazlıkla küçümserlik arasında bir tonla devam etmektedir:
– Çarpışacağımızı hiç sanmıyorum. Siz değiştirin rotanızı. Amma da değerli rotanız varmış. Değiştirin gitsin.
Amerikan gemisinden seslenen denizci çıldırmıştır artık. Bu ne vurdumduymazlık, bu ne saygısızlıktır:
– Bana bak efendi! Ben Amerikan Donanması’ndan Yüzbaşı Con Bilmemne. Amerikan Başkanı adına sana emrediyorum. Derhal rotanı 10 derece sancağa çevir! Yoksa seni uluslararası mahkemeye veririm!
Karşıdaki ses düğümü çözer:
– Sayın yüzbaşı. İstersen başkan ol, umurumda değil. Burası İspanya’nın Atlas Okyanusu’na bakan sahilindeki ufacık bir deniz feneri. Ben de fener bekçisi Alehandro. Şimdi sen şu rotanı değiştiriyor musun, değiştirmiyor musun?”

 

Timoçin, hikâyenin asılsızlığı konusunda şu aktarımda bulunmuş:

“Hiç kuşkunuz olmasın, bu kesinlikle uydurma bir olaydır. Yeryüzünde bir deniz fenerini gemi zannedecek denizci yoktur, olamaz. Olsa bile o adama uçak gemisi emanet etmezler! Birilerinin gözünün önüne komik bir karikatür gelmiş ve bunu bir anlatı olarak sunmak paylaşmak istemiş anlaşılan. Ya da belki bir komedi filmi sahnesidir henüz izlemediğim, bilemiyorum. Ama gerçek olamayacağı çok açık.”

 

Ancak bazı meslektaşları kendisi kadar dikkatli değil.

 

Örneğin Haşmet Babaoğlu, Sabah’taki 7 Aralık 2017 tarihli “Rotanızı değiştirmezseniz, siz bilirsiniz!” başlıklı yazısında bu şehir efsanesini gerçek bir telsiz konuşması olarak sunmuş:

“ABD Deniz Harekât Başkanlığı tarafından yayımlanmış 1995 Yılı Ekim ayına ait son derecede ibret verici bir telsiz görüşmesi şöyle…

Kanal 1: Çarpışmayı önlemek için lütfen rotanızı 15 derece kuzey yönüne kaydırın.

Kanal 2: Çarpışmayı önlemek için asıl siz derhal rotanızı 15 derece güney yönüne çevirmelisiniz.

Kanal 1: ABD Donanmasına bağlı bir geminin komutanıyla konuşuyorsunuz. Tekrarlıyorum, rotanızı değiştirin.

Kanal 2: Tekrarlıyorum. Rotanızı siz değiştirin.

Kanal 1: ABD donanmasının en büyük savaş araçlarından biriyle konuşuyorsunuz. Bu bir uçak gemisidir.

Kanal 2: Burası de Puget Körfezi Deniz Feneri. Karar sizin.

Şu yukarıya aktardığım konuşma size bugünlerde ABD/Pentagon‘un Türkiye, Ortadoğu ve Karadeniz hattı üzerindeki gidişatını hatırlatmıyor mu?”

 

“Deniz fenerini gemi sanan donanma gemisi” anlatısı eski bir şehir efsanesi.

Belirli bir tarihî olaya veya gerçek kişilere dayandırılmayan anlatı (ABD, İngiltere, Kanada gibi ülkelerde geçen) farklı birçok versiyona sahip. Hatta, “uçak ve kontrol kulesi” temalı benzer bir hikâye de mevcut.

Bir deniz feneri bekçisi ile bir savaş gemisinin mürettebatı arasında geçen gerilimli bir telsiz konuşmasını yansıttığı sanılan kurgu anlatının kökeni 1930’lu yıllara dayanıyor. 1990’lı yılların sonunda e-postalarla aktarılan, 2000’li yılların başında e-posta gruplarında yayılan anlatı daha sonra internet sitelerinde, forumlarda ve sosyal medyada varlığını sürdürmüş.

 

İletişim ve alçakgönüllülük konusunda didaktik ve sembolik mesaj taşıyan bu anlatının gerçek bir hadiseye dayanmama emarelerini sıralayacak olursak:

  • Modern denizcilik teknolojileri, uluslararası kurallar ve denizcilerin profesyonelliği göz önüne alındığında, bu olayın gerçek hayatta yaşanma olasılığı oldukça düşük.
  • Bir savaş gemisinin feneri “tehlike” olarak algılaması ve yanlışlıkla çarpışma rotasına girmesi pek mümkün değil. Modern savaş gemileri, radar, sonar ve gelişmiş navigasyon sistemleriyle donatılmıştır. Yoğun sis altında bile çevrelerindeki nesneleri ve diğer gemileri kolayca tespit edebilirler. Bir deniz fenerini uzaktan fark etmeleri ve konumunu belirlemeleri oldukça basittir.
  • Denizde çatışmayı önlemek ve güvenliği sağlamak için uluslararası denizcilik kuralları mevcuttur. Büyük bir savaş gemisinin, sabit bir yapı olan deniz fenerine çarpma riskini göze alması ve bu yönde talimat vermesi düşünülemez. Denizde geçiş üstünlüğü genellikle manevra kabiliyeti kısıtlı olan gemilere veya belirli durumlara göre değişir, ancak sabit bir yapıya karşı değil.
  • Deniz fenerleri, gemilerin güvenli bir şekilde seyir yapmalarına yardımcı olmak için stratejik noktalara inşa edilirler. Haritalarda kesin konumları belirtilir ve denizciler tarafından iyi bilinirler. Bir savaş gemisinin kaptanının bir deniz fenerinin nerede olduğunu bilmemesi ve ona “kenara çekil” emri vermesi mantıksızdır.
  • Denizcilikte telsiz iletişimi sıkı protokollere tabidir. Deniz fenerleri ve gemiler arasındaki iletişim katı kurallara bağlıdır. Bir savaş gemisi kaptanının bu kadar saygısız ve profesyonellikten uzak bir şekilde iletişim kurması beklenmez.

 

Yorumunuzu yazınız...