Osmanlı Devleti döneminde yetiştirilmesi günah sayıldığı için avokadonun yasaklanıp ağaçlarının yakıldığı iddiası 2016 yılında Fırat Yağmurlu tarafından kurgulanan bir hikâye

 

 

 

Molla Kamil Efendi’nin III. Ahmed döneminde Paris’te aldığı eğitimden sonra saray botanikçisi olarak görevlendirildiği, kendisine ödül olarak verilen arazide Fransa’da gördüğü avokadoyu yetiştirmeye başladığı, kısa sürede ünlenen bu meyvenin Patrona Halil İsyanı sırasında mekruh görülmeye başlandığı, arazisi yağmalanan Molla Kamil Efendi’nin isyancılar tarafından öldürüldüğü, başarısız olan modern tarım denemesinin etkisiyle avokadonun 250 yıl sonra Türkiye’ye gelebildiği yönündeki anlatı çeşitli internet sitelerinde ve sosyal medya platformlarında tarihî gerçek gibi sunuluyor.

 

Hikâye şöyle aktarılıyor:

“OSMANLI’DA YETİŞTİRİLEN GÜNAH SAYILDIĞI İÇİN AĞAÇLARI YAKILAN AVOKADO MEYVESİNİN HİKÂYESİ

(Cehalet her dönem bela olmuştur)

Avokadonun anavatanı Meksika’dır ve tarihi MÖ. 10 bin yıllarına kadar dayanır. Timsah armudu da denen bu meyve oval şekildedir ve armuta benzer. Oldukça da besleyici bir meyvedir. Tropikal iklimde yetişen avokado bugün Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde de yetiştirilir. Peki ya çok önceden de yetişiyordu desek? Evet, yaklaşık 300 yıl önce Osmanlı’da da avokado yetiştiriliyordu. Osmanlı döneminde yaşayan 1688 doğumlu Molla Kamil Efendi, din alimi olmasına rağmen pozitif ilimlerle de ilgilenen bir beyefendi. Hatta ailesinin buna itiraz etmesine rağmen eğitim almak için Roma ve Paris’e kadar gitmiş biridir kendisi. Molla Kamil Efendi, buralarda özellikle nebatiye ve ziraat ilimlerinde eğitim almış ve İstanbul’a geri dönmüş. Ağabeyinin aracılığıyla da sarayda bostancıbaşının yanında çalışmaya başlamış. Çalışkan ve azimli Kamil Efendi’nin dikkatleri üstüne çekmesi 1720 yılında yaşanan bir olaya dayanıyor. Bu tarihte İstanbul’daki lale bahçelerinde nedeni anlaşılamayan bir hastalık tüm laleleri mahvetmiş. Dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa da bu meseleyi çözmesi için Kamil Efendi’yi görevlendirmiş. O da öğrendiği bilimsel yöntemlerle hastalığı tedavi etmiş ve “Halaskaran-ı lalezar” lakabı ile sarayın takdirini kazanmıştır. Ayrıca Kamil Efendi’ye müfakat olarak da Yalova’da ziraat çalışmalarını yapması için bir arazi tahsis edilmiştir. Kamil Efendi’nin burada yaptığı en ilginç çalışma ise Fransa’da görüp çok beğendiği avokadoyu Anadolu şartlarında yetiştirmeye çalışması olmuştur. Uzun uğraşlar sonucunda avokadoyu Yalova’da yetiştirmeyi başarmış ve mahsulünü saraya takdim etmiştir. Kamil Efendi bunu yaparken avokadonun faydalı olduğunu, leziz bir tada sahip olduğunu söylemiş. Meyvenin tadını beğenen Damat İbrahim Paşa verdiği davetlerde insanlara avokadoyu ikram etmeye başlamış ve moda haline gelen bu egzotik yiyecek kısa zamanda İstanbul seçkinleri tarafından benimsenerek sofralardaki yerini almıştır. Ancak Kamil Efendi halkın da istifade etmesini istese de bu meyve halka inememiş, sadece yüksek zümredekiler arasında tüketilmiştir. Ancak “avokado modası” çok uzun sürmemiştir. Tarih 1730 yılını gösterdiğinde Osmanlı Devleti’nde Patrona Halil ayaklanması çıkar ve isyancılar Damat İbrahim Paşa ve Kamil Efendi’yi zulmederek öldürür. Ayaklanmaya katılan bir grup, avokadonun timsah ile ağacın birlikteliğinden olduğu söylentisini yaymıştır. Avokadonun mekruh olduğu, Müslüman memlekette üretilmesinin ve yenilmesinin caiz olmadığı fetvası verilince de Yalova’daki bütün avokado ağaçları yakılarak tahrip edilmiştir. Türk tarihinde modern bir anlayışla çalışan bu bilim adamının yaptıkları böylelikle bir grup yobaz tarafından engellenmiştir. Avokadonun faydalı bir meyve olduğunu tekrar keşfetmemiz ve ülkemize geri gelmesi de 250 seneyi bulmuştur.”

 

 

Bahse konu anlatının kaynağı Artfulliving.com.tr’de 6 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanan “Avokadonun Osmanlı Macerası” başlıklı HİKÂYE.

 

avokado-osmanli

 

Osmanlı döneminde avokadonun günah sayıldığı için yasaklandığını aktaran hikâye Fırat Yağmurlu tarafından kurgulanmış.

 

Yazar, yazı, kurmaca, edebiyat, kurgu, saray, sultan, padişah, tarım, modern, avokado, hikaye, Osmanlı İmparatorluğu, Fırat Yağmurlu” etiketleriyle yayımlanan Osmanlı’nın avokadoyu yasakladığı yönündeki hikâyenin tam metni şu şekilde:

“Rize deyince çay, Isparta deyince gülün aklımıza gelmesi hiçbirimizin garibine gitmez. Oysa Rize’de çay yetiştiriciliği 1920’lerde, Isparta’da gül ise 1880’lerde yetiştirilmeye başlanmıştır. Hatta çay için ziraat mühendisi Zihni Derin, gül içinse Meydanbeyoğlu İsmail Efendi’nin öncülükleri tartışılmayacak kadar açıktır. Bu başarılı örnekler gözlerimizin önündeyken; çoğu kişi bu gibi girişimlerin öncüsü Molla Kamil Efendi’den bihaberdir. Çünkü tarih hep başaranları ölümsüzleştirirken, başarısız girişimleri ise tozlu arşiv sayfalarına gömmüştür. Oysa açıktır ki başarılardan edinilenden ziyade başarısızlıklardan alınan dersler, çıkarılan tecrübeler öğretici ve aydınlatıcıdır.

Molla Kamil Efendi hicri 1099 (miladi 1688) yılının Şaban ayında Yanya Mutasarrıfı Kızıl Rıza Paşa’nın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşta zekâsı ve merakı ile yaşıtları arasında tebarüz ettiği rivayet edilir. Aslen Arnavut oldukları iddia edilse de ailenin Karaman göçmeni Türk kökenleri konusunda kuvvetli bulgular mevcuttur. Babasının erken ölümü üzerine annesi tarafından büyütülmüş. Ailesinin din âlimi olmasını istemesine rağmen müspet ilimlerle ilgilenmeye başlamış, büyüklerinin tüm itirazlarına rağmen babasından kalan mirasla Önce Roma, daha sonra Paris’e giderek eğitimini buralarda sürdürmüştür.

Burada özellikle nebatiye ve ziraat ilimleri ile iştigal eden Kamil Efendi memlekete, İstanbul’a dönmüş, ağabeyinin aracılığı ile sarayda bostancıbaşının yanında çalışmaya başlamıştır. Zamanla bilgisi, çalışkanlığı ve azmi ile Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın dikkatini çeken Kamil Efendi’nin hayatını değiştiren olay ise 1720 senesinde meydana gelmiştir. Bu tarihte İstanbul yöresindeki lale bahçelerinde anlaşılmaz bir hastalık tüm laleleri perişan etmeye başlayınca; Sadaret tarafından görevlendirilen Kamil Efendi, öğrenmiş olduğu ilmi ve fenni yöntemlerle hastalığı tespit ve tedavi ederek devrin sultanı III. Ahmet tarafından takdir ve taltif edilmiş, “Halaskaran-ı lalezar” lakabı ile saray çevresinin aranan simaları arasına girmiştir.

Molla Kamil Efendi kendisine mükâfat olarak ihsan edilen Yalova’daki arazisinde fenni ziraat usulleri kullanarak tecrübelerde bulunmaya girişmiştir. Bu tecrübelerin en ilginci ise daha önce Fransa’da görüp çok beğendiği avokado meyvesini Anadolu koşullarında yetiştirme çabasıdır. Uzun uğraşılar ve melezleştirmeler sonucunda Yalova iklimine dayanıklı avokado yetiştirmeyi başarmış ve mahsulünü bir risale ile saraya takdim etmiştir: “Avokad nam bu ağaca kim timsah armudu da derler, faidesi saymakla bitmez. Sayesi hoş, bakması ala, yemişi leziz ve şifadır. Meyvesi cennet taamı olup neyle yense yakışır, ağza ferahlık mideye küşayiş verir. Yağı sürülende cilde sedefi bir nur katar. Evrakı pişirilip içilse hasat-ül kilyenin (böbrek taşı) ilacudur…”. Meyvenin tadını beğenen Damat İbrahim Paşa verdiği davetlerde avokadoyu ikram etmeye başlamış ve moda haline gelen bu egzotik yiyecek kısa zamanda İstanbul seçkinleri tarafından benimsenerek sofralardaki yerini almıştır. Kamil Efendi bu yeni nimetin yayılması ve halkın da istifadesi için gayret gösterdiyse de, Zadegân bu konuya bigâne kalmış avokado, saray ve elit tabakanın dışında kullanılmamıştır.

Molla Kamil Efendi’nin mesut zamanları ve avokadonun Osmanlı serüveni maalesef 1730 yılının eylül ayında patlak veren Patrona Halil ayaklanması ile son bulmuştur. İsyancılar hamisi Damat İbrahim Paşa ile birlikte Kamil Efendi’yi de olmadık zulümle halletmiş, ayaklanmaya katılan bir grup yobazın telkini ile avokadonun timsah ile ağacın ciması ile mahsul olduğu söylentisi yayılmış;  Mekruh olduğu, Müslüman memlekette ziraatı ve yenilmesinin caiz olmadığı fetvası verilerek Yalova’daki tüm ağaçlar yakılarak tahrip edilmiştir. Böylelikle Türk tarihinin belki bu ilk modern tarım denemesi, bir grup yobaz tarafından durdurulmuş ve avokadonun tekrar ülkemize girişi ancak yaklaşık 250 yıl sonra olabilmiştir.

Zamanında Kamil Efendinin gayret ettiği gibi avokado halka sevdirilebilmiş, geniş halk kitleleri bu nimetten faydalanabilmiş olsa bunlar gerçekleşir miydi bilinmez. Şüphesiz cennet taamı bile olsa halkın böyle yeniliklerin kıymetini bilmesi için tıpkı gül ve çayda olduğu gibi faydasını öğrenmesi ve dahi günlük hayatta istifade edebilmesi şarttır. Bir avuç seçkinin tadına bakabildiği ”nimetlerin” sonu, ancak avokadonun Osmanlı macerası gibi olacaktır. “

 

Çocuk ortopedisi, kalça ve diz cerrahisi, protez cerrahisi, spor yaralanmaları ve travma gibi alanlarda uzman olan ve sosyal medya hesabında kendini “Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı, okuma, yazma, malumat düşkünü” olarak tanımlayan Doç. Dr. Fırat Yağmurlu’nun adı geçen internet sitesindeki yazısı “kurgu” olduğu vurgusuyla aşağıdaki açıklamayla sunulmuş:

“Yazdığı hikayelerle akıllarımızı karıştıran, ‘gerçek mi yoksa kurgu mu’ ikilemine düşüren yazarımız bu kez Osmanlı’nın avokadoyla olan imtihanını anlatıyor. ‘Bir avuç seçkinin tadına bakabildiği nimetlerin’ sonu, ancak avokadonun Osmanlı macerası gibi olacaktır.”

 

Yağmurlu, kurguladığı hikâyeyi gerçek gibi aktaran paylaşımı alıntılayan Doç. Dr. Ali Öner’in “‘Cehalet her dönem bela olmuştur’ ile başlayan bir yazının kendisinin de öyle olması…” paylaşımına “Tarih böyle yazılıyor kardeş yanıtını vermiş.

 


 

 

Bir sosyal medya kullanıcısına verdiği yanıtta Fırat Yağmurlu, avokadonun Osmanlı döneminde yasaklandığı öyküsünün kurgu olduğunu belirtmiş:

Pimolisene (@pimolisene): “@firatyagmurlu son avokado yazinizda hangi kaynaklari kullandiniz?”

Fırat Yağmurlu (@firatyagmurlu): “hikayelerde kaynak belirtme gereği var mı?”

Pimolisene (@pimolisene): “bence altina kurgu diye not dusun, insanlarin hikaye niyetine paylasmadigini farketmemis olamazsiniz.”

Fırat Yağmurlu (@firatyagmurlu): “altında yazıyor ama.”

Pimolisene (@pimolisene): “tag’lerde var haklisiniz. t24’de bile alintilanmis yazi. uyardim email atarak, ama tag’den bunu kabullendirmek zor oluyor. basarili bir trolleme, bicok site kopyaladi yaziyi. bundan 5-10 sene sonra insanlar gercek sanacak. feomidyum hikayesi gibi”

firat-yagmurlu-avokado

 

 

Gerçekten de yıllar sonra bu hikâye gerçek sanıldı…

 

Soner Yalçın (@hsoneryalcin): “| Osmanlı’nın avokado düşmanlığı… | Avokado Osmanlı’da neden yasaklandı? | Müslüman bir ülkede avokado üretilmesi neden caiz değildi? | Osmanlı ağaçlarını bile yakacak kadar avokadoya neden düşman oldu? | Cevapları bu videoda…”

 

 

 

GZT (@gztcom): ” Avokado Osmanlı’da neden yasaklandı? @LokmaDergisi”


Yorumunuzu yazınız...