Osmanlı kaynaklarında geçmeyen, kendi döneminden 3 yüzyıl sonra ortaya atılan, tarihî gerçeklerle çelişen, Yavuz Sultan Selim’in boğularak öldürülmekten kız çocuğu kılığına büründürülüp kurtarıldığı, Selime ismiyle kız çocuğu olarak büyütüldüğü iddiası anakronizm içeriyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. padişahı ve 88. İslam hâlifesi I. Selim veya bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim’in (1470 – 22 Eylül 1520) babası Padişah II. Bayezid’in boğdurarak katl korkusu nedeni ile doğduğunda erkek olduğunun annesi ve ebesi tarafından saklandığı, kız gibi giydirilip Selime ismiyle büyütüldüğü uydurmasına değineceğiz.
İddia, İhsan Şenocak’ın minberde “Yavuz Sultan Selim doğduğunda ebesi ve annesi erkek olduğunu saklıyor. Çünkü fitneciler erkek çocukları öldürüyor. Selim’e, Selime diyorlar. Kız kıyafetleri giydirip, kız gibi büyütüyorlar. Büyüyünce babası, kız olmadığını fark ediyor.” sözlerini sarf ettiği hutbeden görüntüyle gündeme geldi:
İddia, İhsan Şenocak’ın minberde “Yavuz Sultan Selim doğduğunda ebesi ve annesi erkek olduğunu saklıyor. Çünkü fitneciler erkek çocukları öldürüyor. Selim’e, Selime diyorlar. Kız kıyafetleri giydirip, kız gibi büyütüyorlar. Büyüyünce babası, kız olmadığını fark ediyor.” sözlerini… pic.twitter.com/CtVdHn7Nnh
— Malumatfuruş (@malumatfurusorg) September 3, 2024
İhsan Şenocak:
“Yavuz Sultan Selim doğduğunda ebesi ve annesi erkek olduğunu saklıyor. Çünkü fitneciler erkek çocukları öldürüyor. Selim’e, Selime diyorlar. Kız kıyafetleri giydirip, kız gibi büyütüyorlar.
Büyüyünce babası, kız olmadığını fark ediyor.”pic.twitter.com/2F2FUuan2Y
— Etkili Haber (@etkilihaber) September 1, 2024
İhsan Şenocak bahsi geçen anlatıyı 31 Mayıs 2013 günü Samsun 19 Mayıs Ulu Camii’nde “Yavuz Sultan Selim” konulu Cuma hutbesinde (Hz.Musa/Firavun kıssasıyla birlikte) aktarmış:
Şenocak, Kudemâ Meclisi adlı kitabında da bu anlatıya “Zeynî Dahlan el-Futûhatû’l-İslâmiyye, II, s. 139-140” kaynakça atfıyla yer vermiş.
Adı geçen kitabın “Yavuz Sultan Selim’den İran’a: Evine Dön, Âlem-i İslâm’a: Toparlanın, Geliyoruz!” başlıklı ve “Selime’den Sultan Selim’e” alt başlıklı bölümde şu ifadeler kullanılmış (Hüküm Kitap. Sf: 244-245):
“… Yavuz da babası Bayezid’in ‘veliyyul’ahd’ olarak atadığı büyük oğlu müstakbel devlet başkanlığı, kardeşler arasında zuhû edecek muhtemel bir taht kavgasıyla siyasî bir krize mahkum olmasın diye doğacak erkek çocuklarının boğulmasını emrettiği bir zamanda dünyaya gelmişti. Yavuz’a kadar emri titizlikle yerine getiren ‘ebe’, Sultan Selim dünyaya gelince Bayezid’in emrini yerine getirme noktasında tereddüt yaşar. Boğmak için Yavuz’u defaatle kucağına alır fakat her defasında Onun sevgisi kalbine akar, Ahiret’teki hesabı düşünür, elleri titrer ve ‘Allah’a yemin olsun ki bunu öldüremeyeceğim’ der, vazgeçer. Annesiyle anlaşıp babası Sultan Bayezid’e çocuğun kız olduğunu söyler. Bayezid de adını ‘Selime’ koyar. Yavuz sarayda uzun zaman ‘Selime’ olarak bilinir. Ne var ki büyüdükçe kendisinde zahir olan erkek alametleri, kız kardeşlerinin ondan korkması, zaman zaman onları tokatlaması ve her durumda şecaat arz etmesi görenlerde ‘Bu nasıl bir kız?’ diye merak uyandırır.
Selime’den Sultan Selim’e
Bayezid, bir bayram günü bütün kızlarını toplar, ilgili saray memuruna onlara helva ve meyve ikram etmesini emreder. Bu esnada, bütün kızların ‘Selime/Yavuz’dan tedirgin olduğunu, onun kız elbisesi içerisinde herkese meydan okuduğunu görür ve taaccûb eder. Selime, mutad hareketlerine devam ederken bir anda bir arı zuhûr eder ve diğer kızlar etrafında dönmeye başlar. Kızlar, arıdan korkar ve kaçar. Selime ise elini uzatır ve uçan arıyı yakalar. Hadise karşısında Bayezid’in hayreti daha da artar. Çevresindekilere ‘Bu kız olamaz’ der. Tam bu sırada ebe söze girip ‘Evet Sultanım! Bu kız değil, erkektir.’ der. Bayezid ebeye, ‘Peki neden emrime muhalefet ettin, niçin onu öldürmedin?’ deyince ebe, ‘Alemlerin Rabbinden korktum. Seni de kendimi de masum bir çocuğu öldürme vebalinden kurtardım.’ şeklinde karşılık verir. Bunun üzerine Bayezid; ‘Allah Teâlâ’nın takdir ettiği mutlaka olacak, bundan kaçış yok’ der ve tebiyesiyle ilgilenilmesini ayrıca ona erkek kıyafetleri giydirilmesini emreder. Adını da Selim olarak değiştirir.”
Yavuz Sultan Selim’in doğduktan sonra öldürülmemesi için erkek olduğunun gizlendiği, Selime ismiyle kız çocuğu olarak büyütüldüğü yönünde bir bilgiye ilgili dönemden bir resmî veya özel Osmanlı kroniğinde rastlanamıyor.
Sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla tanınan I. Selim’in “Selime” olarak anıldığına dair bir kaynak bulunmuyor.
Osmanlı padişahının dünyaya gelen erkek çocuğunun saklanıp sarayda kız çocuğu olarak büyütülüp padişahın sonradan haberdar olması gibi bir durum da haddi zatında abesle iştigaldir.
Yavuz Sultan Selim’in boğularak öldürülmekten kız çocuğu kılığına büründürülüp kurtarıldığı, Selime ismiyle kız çocuğu olarak büyütüldüğü iddiası, Ahmed b. Zeynî Dahlân‘ın “el-Fütûḥâtü’l-İslâmiyye baʿde muḍiyyi’l-fütûḥâti’n-nebeviyye” adlı İslâm tarihi kitabına dayanıyor.
Hz. Ömer zamanından II. Abdülhamid’in ilk yıllarına kadar cereyan eden siyasî ve askerî gelişmeleri ele alan el-Futûhatû’l-İslâmiyye’nin yazarı Ahmed b. Zeynî Dahlân, Yavuz Sultan Selim döneminden yaklaşık 3 yüzyıl sonra 1816’da doğup 1886’da öldü.
Kısa süreli saltanatında Osmanlı tarihinin dönüm noktası olaylara imza atan Yavuz Sultan Selimi Sultan II. Bayezid’in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya’da 1470 yılında dünyaya geldi.
Safevi genişlemesinin önünü kesen ve Osmanlı topraklarında Sünni anlayışı öne çıkaran I. Selim, 1470 yılında doğduğunda babası II. Bayezid padişah değil, şehzadeydi.
Yavuz Sultan Selim dünyaya geldiğinde dedesi Fatih Sultan Mehmet tahttaydı.
Sultan II. Bayezid, 1481 yılında tahta çıktı.
II. Bayezid 1481 yılında padişah olduğunda oğlu Yavuz Sultan Selim 11 yaşındaydı.
Yani, anakronizm içeren iddiadaki gibi Yavuz Sultan Selim doğduğunda padişah olmayan babası II. Bayezid tarafından taht üzerine hak iddia etmemesi için boğdurularak öldürülmeye çalışılmış olamaz.
II. Bayezid, şehzadeliği döneminde ya da tahta çıktıktan sonra Yavuz Sultan Selim’in (tahta çıkma ihtimalleri daha yüksek olan) abilerini ya da (kendisinden küçük) erkek kardeşlerini boğdurarak öldürmedi.
Yavuz’un 3 ağabeyi de ne öldürüldü ne de kız ismi verilip kız elbiseleriyle büyütüldü.
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tahtına babası II. Bayezid’e karşı darbe yaparak çıktığında (erken yaşta ölen ağabeyi dışında) diğer erkek kardeşleri yaşıyordu.
Taht mücadelesi sürecinde Yavuz, Ahmet, Korkut, Abdullah, Şehinşah, Şahsultan, Alemşah, Mahmut ve Mehmet olmak üzere 8 kardeşini boğdurarak öldürttü.
Yavuz Sultan Selim on yaşlarındayken dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından kardeşleri (Ahmed, Korkut, Mahmud, Âlemşah) ve amcası Cem’in oğlu Oğuz Han ile birlikte İstanbul’a çağrıldı ve bir ay süren şenlikler ile sünnet ettirildi.
Kaynaklarda daha küçük yaşta iyi bir tahsil gördüğü ve babasının kendisine özel hoca tayin ettiği belirtilmektedir.
Tarihçi Feridun M. Emecen’in Yavuz Sultan Selim adlı eserinde Yavuz Sultan Selim’in çocukluk dönemini şöyle aktarmış (Kapı Yayınları. 3. Baskı. İstanbul. Sf: 26-29):
“Yavuz Sultan Selim’in doğum tarihi kesin olarak tespit edilememiştir. Babası II. Bayezid’in şehzadelik yıllarında idareci olarak bulunduğu Amasya’da doğduğu bilinmekle birlikte, doğum tarihi bazı kaynaklarda hicri 872 (1467-68) bazılarındaysa 875 (1470) olarak belirtilir. Bunlardan 875 (1470) tarihinin daha doğru olduğu tahmin edilebilir. İlginç şekilde doğum yılı için bu son tarihi esas alan Evliya Çelebi, ısrarla Trabzon’da doğduğunu belirtir. Yanlış olan bu bilgi muhtemelen onun uzun süre Trabzon sancakbeyliği yapmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Annesi Dulkadırlı Alaüddevle Bozkurt Bey’in kızı Ayşe (Gül- bahar) Sultan’dır. Bazı kaynaklarda annesi Gülbahar bnt. Abdüssamed gösterilirse de bunun bir karıştırmadan ibaret olduğu anlaşılır. Ayrıca geç tarihli Rum kaynaklarında ortaya çıkan ve Trabzon Tarihi adlı eserin yazarı Şakir Şevket (1847-1878) tarafından da benimsenerek yaygınlaşan bir rivayete göre, annesinin Trabzon’da Sümela Manastırı yakınlarındaki bir köyden (Livera) Maria adlı biri olduğu şeklindeki bilgiler de doğrulanamamaktadır. Annesinin Ayşe Hatun olduğu bilgisi XVI. asır tarihçilerinden Genâbî (ö. 1590) tarafından açık şekilde zikredilmiştir. Amasya sarayında geçen çocukluğu hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur. Yalnız diğer kardeşleri gibi, daha küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim gördüğü, hatta babasının ona hususi hocalar tayin ettiği belirtilir.”
“İşte bu hayli canlı kültürel ortam, çocuk yaştaki Selim’in iç dünyasının şekillenmesinde muhtemelen önemli rol oynamıştır. Bu yıllarda Selim’i en fazla etkileyen olay, hiç şüphesiz kardeşleriyle birlikte sünnet merasimi için dedesi Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’a getirtilmeleri hadisesidir. Dönemin tarihçilerinden İbn Kemal’in naklettiği bu hikâyenin bizzat onun tarafından tarihçiye anlatıldığı açıktır. Henüz on yaşlarında olduğu tahmin edilen Selim’in İstanbul’u ilk defa bu vesileyle gördüğü, muhtemelen çocuk zihninde bu şehrin mühim bir yer edindiği söylenebilir.
Kaynağın ifadesine göre Selim, diğer kardeşleri Şehinşah, Ahmed, Korkud, Mahmud, Âlemşah ve amcası Cem’in oğlu Oğuz Han ile birlikte İstanbul’da dedelerinin huzuruna çıkarılmış, çocuk yaştaki bu şehzadelerin hepsi sünnet edilmiştir. Selim’in büyük ağabeyi Abdullah ise Fatih Sultan Mehmed’in daha önce vefat eden büyük oğlu Şehzade Mustafa’nın kızıyla evlendirilmiş, bu vesileyle payitahtta bir ay süren muazzam şenlikler düzenlenmiştir (885/1480). Bu törenler sırasında artık iyice hastalığı artmış olan Fatih Sultan Mehmed torunlarını son kez görmüş oluyordu. Selim için de bu ayrı bir anlam taşıyordu. Bütün törenler, protokol ve İstanbul’da geçirdiği günler, onun zihnine adeta nakşetmişti.
îbn Kemal’in naklettiği bir rivayete göre, Fatih, sünnet törenlerinden bir gün sonra içlerinde Selim’in de bulunduğu torunlarını huzuruna çağırtmış ve onlara “atanızı mı çok seversiniz yoksa beni mi?” diye sormuş. Ahmed’in dışındaki çocukların hepsi bir ağızdan onu daha çok sevdiklerini belirtecek şekilde: “Sultanımı artuk severiz,” diye cevaplamış. Şehzade Ahmed ise babasını sevdiğini söyleyince, Fatih bundan pek hoşlanmamış, ona kırılmış.33 Bu olay Şehzade Selim’in diğer kardeşleriyle birlikte sık sık dedesini gördüğünü ve onunla konuştuğunu gösterir.
Hatta başka bir rivayete göre, çok sonraları padişahlığı sırasında kendisine Fatih Sultan Mehmed’in bir resmi gösterildiğinde, çocukluğunda onun dizlerinde büyüdüğünü, yüzünün şeklinin hayalinden silinmediğini belirtmiş, nakkaşın resmi dedesine tam olarak benzetemediğini söylemişti:
“Merhum Sultan Mehmed hazretlerini tasvir etmek istemiş,
amma ancak benzetememiş. Merhûm bizi hâl-i tufûliyetimizde (çocukluğumuzda) mübarek dizleri üstüne almışlardır. Suret-i şerifleri hayalimdedir. Doğan burunlu idiler, bu nakkaş tamamca benzetememiş.”Sünnet merasiminden sonra onun İstanbul’da ne kadar kaldığı bilinmektedir. Fakat bunun çok uzun sürmediği, diğer bazı kardeşlerine sancaklar tevcih edilirken kendisinin de babasının yanma yollandığı anlaşılmaktadır. Aslında sünnet olduktan sonra, Osmanlı sistemine göre bir sancağa idareci olarak gönderilme vakti gelmişti; ancak en küçük şehzade olduğundan babasının yanında, ona bir bakıma vekalet etmesi düşünüldüğü için hemen bir sancak tevcihi yapılmamıştır.”