* Dr. Ceyhun İrgil tarafından kaleme alınmıştır.
“Yiğidim Aslanım” Nazım’ın Öyküsü…
Herkesin dinlediğinde gözyaşlarını tutamadığı, insanın içinden geçen, yüreğini delen Zülfü Livaneli’nin “Yiğidim Aslanım” destanlaşan ağıt şarkısının öyküsü Bursa’dan başlar. Bedri Rahmi’nin bestelenen şiirinin orijinalinde ilk sözcük “Bursa”dır.
Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor
Bedri Rahmi’nin Bursa’da hapis yatan ve açlık grevine başlayan arkadaşı Nazım Hikmet için yazdığı “Zindanı Taştan Oyarlar” şiirini Zülfü Livaneli’nin “Bursa’nın ufak tefek yolları” ile başlayan dizelerini “şu sılanın ufak tefek yolları” diye değiştirerek besteleyip, “Yiğidim Aslanım” diye söylediği şiirdir.
Zülfü ağabeyin 19 Mayıs 1997’deki büyük Ankara konserinde 500 bin kişinin gözyaşları ile hep bir ağızdan “yiğidim aslanım burada yatıyor” nakaratı söylerken Atatürk’ün yattığı Anıtkabir’i göstererek söylediği, boğazların düğümlendiği şarkı.
Günümüzde özellikle Atatürk, Uğur Mumcu ve Deniz, Hüseyin ,Yusuf, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Muammer Aksoy, Gezi’de ölen gençler gibi tüm demokrasi şehitleri için söylenen bir ağıta dönüşen ezgi.
Zamanla tüm demokrasi, insan hakları ve devrimci mücadelelerinde yitirilen insanlar için söylenen artık destanlaşan ağıt türküsü.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, arkadaşı Nazım Hikmet’in cana kıymadığı, kimseye zarar verdiği halde, Bursa Cezaevi’ndeki koşullarına ve yapılan haksızlığa dikkat çeken bir sesleniştir. Bedri Rahmi, Nazım Hikmet’in cezaevindeki açlık grevine “On üç yıl hapiste derman kalır mı? Azrail aç susuz canın alır mı?” dizesi ile gönderme yapar.
Sözleri, Zülfü Livaneli ve Uğur Mumcu tarafından 1983 yılında tüm demokrasi şehitleri düzenlenip, şarkı olarak bestelenene kadar unutulmuş bir şiirdi. Ne acıdır ki, şarkının oluşmasında payı olan Uğur Mumcu için söylenen bir ağıt artık…
————————-
“Uğur Mumcu, besteyi dinleyince ağlamaya başladı. Ben de niçin ağlıyorsun Uğur deyince, beste ‘Bu bütün devrim şehitlerinin ağıtı olmuş.’ Maalesef bu beste Uğur Mumcu’yu, 10 yıl sonra Ankara’da hayatını kaybetmesinin ardından, 200 bin kişi ile ‘Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor’ şarkı sözleriyle uğurladı. Yiğidim aslanım burada yatıyor. Gönüllerimizde yatıyor.”
( Zülfü Livaneli’nin bir röportajında,
İsveç’te kendisi ziyarete gelen
Uğur Mumcu ile bu şarkı ile ilgili anlatısı)
“Bu şarkıyı ben galiba 1980-81 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiiri üzerine besteledim. Orada o şiir Nazım Hikmet için yazılmış bir ağıttı. Ve öyle de kalacağını sanıyordum. Sonra duyuldu tanındı parça ve böyle söyleniyordu. Sonra Uğur Mumcu için söylendi. Sonra Onat Kutlar için söylendi. Ben de istiyorum ki bu şarkı bir daha söylenmesin. Yani böyle bir gelenek oluşmasın. Ne böyle bir gelenek olsun ne böyle şarkılar söylensin.”
(Zülfü Livaneli’nin şarkıyı yazış sürecine dair aktarımı)
———————–
Bu şarkı ile ilgili bir iddiayı burada irdelemek isterim. Bedri Rahmi’nin Kanadalı Farmakolog gelini Hughette Bouffard Eyüboğlu, anılarında (“Living under the shadow of two cultures”) kayınbabası Bedri Rahmi’nin bu şiirinin ses kayıt bandını Zülfü Livaneli’ye verdiğini ancak Livaneli’nin şarkıyı kendilerinden izinsiz ve habersiz besteleyip söylediğini iddia eder.
Doğru ya da yanlış, Livaneli iyi ki bestelemiş. Ha bu arada söz konusu ses kaydı bandının 2009’da ortaya çıktığını ve Livaneli tarafından geri gönderilmiş olduğunu da belirtelim.
———————–
ZİNDANI TAŞTAN OYARLAR
“Yiğidim Aslanım”
Bedri Rahmi EYUBOĞLU
(Şiirin bestelenmemiş kısımlar ile orijinal tam hali)
Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bir şubat gecesi tutuldu dilin
Silâha bıçağa varmadı elin
Ne ana ne baba ne kız ne gelin
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Ne bir haram yedin ne cana kıydın
Ekmek gibi temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin
Döşek diken diken yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Zindanı taştan oyarlar
İçine bir yiğit koyarlar
Sağa döner böğrü taşa gelir
Sola döner çırılçıplak demir
Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir
Döşek melul mahzun, yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler
Demirden pencere taştan sedirler
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman burda yatıyor
Mezar arasında harman olur mu?
On üç yıl hapiste derman kalır mı?
Azrail aç susuz canın alır mı?
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman yerde yatıyor…
Dilinde dilimi bulduğum
Gücüne kurban olduğum
Anam babam gibi övdüğüm
Dayan hey Aslan Ustam
Abenim
Yiğidim dayan.
Dayan hey gözünü sevdiğim
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler.
Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun
Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün
Şiirin gökyüzü gibi herkesin.
Sen Kızılırmak kadar bizimsin
En büyük ustası dilimizin
Canımız ciğerimizsin.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir
Bütün hışmıyla dilimiz
Kökünden sökülmüş bir çınar gibi
Yüreğimiz içindedir.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir
Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla
Bir yanı nur içinde tertemiz.
Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir.
—————————–
3 Yorumlar
Bedri Rahmi’nin gelini olduğunu ifade ettiğiniz kişi doğruyu söylediği halde, destekleyeceğiniz yerde neden ona laf atıyorsunuz? İsiniz teyit olduğuna göre, Livaneli’yi kayıracak bir dangalaklık ve manipülasyon yapmamalıydınız.
Livaneli’nin kayırıldığını nereden çıkardınız? Livaneli’nin beyanı karşısında Bedri Rahmi’nin gelininin beyanı sunulmuş. 2 beyan da nesnel şekilde aktarılmış. Hangisinin doğruyu söylediği delillenemiyorsa ikisini de aynen alıntılamak en doğru yoldur, kanıt olmadan birini gerçek kabul etmek asıl dangalaklık ve manipülasyondur.
Bu şarkıya söz olan şiir ve beste son derece uyumlu olmuş. Değerli, insanın içine işleyen ağıtsal bir yapıt olup kitleleri etkilemiştir. Beni bir miktar rahatsız eden hususlar ise; bestede iki faslın ard arda tekrarı olması. Müzik konusunda uzman değilim ama sanki bestede monotonluğu engelleyen farklı bir iki motif geçişi daha olsa idi, zaten çok değerli olan bu yapıt mükemmel seviyeye gelirdi. Bir başka husus, konserde şarkıya katılan ünlü, değerli kişilerin, bu denli hüzünlü, iç yakıcı şarkıyı, anlamına pek uymayan bir neşe ve eğlence havasında söylemeleri. Bilemiyorum belki de haksızlık etmiş olabilirim. Her hal-ü karda bu sıra dışı yapıta emek verenlere minnet duygularımı ifade ederim.